Isparta’daki özel bir okulda İngilizce öğretmenliği yapan ve aynı zamanda Burdur Folklör Araştırma Derneği Başkanı olan Arif Sarıca, okuldan arta kalan zamanını kiraladığı atölyede geçiriyor.
Küçüklüğünden beri Teke Yöresi’nin çalgılarına ve seslerine ilgi duyan, sık sık kabak kemane, iki ve üç telli cura, sipsi gibi müzik aletlerinin ezgilerini dinleyen Sarıca, eğitim almadan bazı müzik aletlerini çalmayı öğrendi.
Zamanla kendini geliştirerek telli ve yaylı müzik enstrümanlarından birçoğunu çalabilen Sarıca, 6 yıldır da farklı ses ve ton arayışlarına girerek farklı eşya ve objeleri müzik aletlerine dönüştürüyor. Sarıca ayrıca bazı müzik aletlerinin parçalarını da birleştirerek yeni enstrümanlar ortaya çıkarıyor.
Küçük atölyesinde eski bakır tastan, karbon fiber malzemeden, ahşap bir şekerlikten kemaneler, çelik tencerelerden cümbüş, röntgen filminden ve ameliyatlarda kullanılan cerrahi ipten tırnak kabak kemaneler üreten Sarıca, yaptığı müzik aletlerini çalmayı da ihmal etmiyor.
Mezatlardan bulduğu eski müzik aletlerinin parçalarını da birbiriyle değiştiren Sarıca, ut ve gitarı birleştirerek “utar” gitar ve viyolonseli birleştirerek “gitaronsel”, darbukayla yayları bir araya getirip “darbukakemane”, su kabağını bütün kullanıp “çift başlı kemane”, su kabağına uzun sap ve teller takarak “tamburkemane” gibi isimlerini kendi verdiği farklı müzik aletler ortaya çıkarıyor.
“Farklı sesler bulmayı çok seviyorum”
Arif Sarıca, müzik aletlerinin doğasını ve özünü kaybetmeden farklı sesler arayışına girdiğini söyledi.
Ne türden malzemenin hangi müzik aletinde nasıl ses çıkaracağını hep merak ettiğinden bu hobiye başladığını belirten Sarıca, başlarda farklı müzik aletlerini çalmaya çalıştığını, şimdi ise enstrümanları hem yaptığını hem de çaldığını ifade etti.
Sarıca bu işten hiçbir maddi kazanç sağlamadığını, tamamen hobi olarak yaptığını dile getirerek, “Örneğin bir akşam elimde saz vardı, yay vardı, ‘Acaba sazın tellerini yaya sürtsem ne olur?’ derken orada çok farklı bir tını geldi. Sonra ardı ardına düşünceler, fikirler, tasarımlar derken bu bir farklı ses arayışına dönüştü, sonra hobiye dönüştü. Müzikle amatör olarak ilgileniyorum farklı sesler bulmayı çok seviyorum” dedi.
Enstrümanları çalmayı yörede önde gelen ustalardan, üstatlardan öğrendiğini anlatan Sarıca, kendini müzik alanında geliştirmek için çok kitap okuduğunu, eğitici videolar izlediğini kaydetti.
“Duygulara hitap edecek sesler arıyorum”
Sarıca, duygusal bir insan olduğunu, rahmetli dedesinin kendisinden saz çalmasını çok istediğini, yaptığı müzik aletlerini ona adadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Kulağa rahatsızlık verecek sesler değil de daha duygulara hitap edecek sesler arıyorum. Aradığım sesi bulduğum zaman kullandığım materyalin doğru olduğuna karar veriyorum. Hangi maddenin nasıl ses vereceğini bilmeden yola çıkıyorum. Su kabağına uzun sap takmıştım, ‘kabak kemane tambur’ oldu. Çok derinden gelen bir sesi var.
‘Bakır kemanede’ de çok derinden gelen, insanın duygularını okşayan tınılara ulaştığımı söyleyebilirim. 20’den fazla müzik aleti tasarladım, atölyemde 70’den fazla müzik aleti var. Yaptığım müzik aletleri görenlerin ilgisini çekiyor, çalabilenler çalıyor. Yaptığım enstrüman ‘En iyisidir, daha iyidir.’ demiyorum. Sadece yan çizgiden, aynı yolda gitmeye çalışıyorum.”
Cumhuriyet’in 100. yılı dolayısıyla kent meydanında yaptığı müzik aletlerini sergileme fırsatı yakaladığını aktaran Sarıca, gençlere ve öğrencilerine hep bir dil, bir enstrüman öğrenmelerini tavsiye ettiğini sözlerine ekledi. (AA)